PERİTON KANSERLERİ ———————————————————— « GERİ

PERİTON (KARIN ZARI) KANSERLERİ 
 
NEDENLERİ & RİSK FAKTÖRLERİ
 
Tek tabaka mezotelyal hücrelerden oluşan periton (karın zarı), insan vücudunun en büyük ve en karmaşık seröz zarıdır. Karın içi organları ve mezenteri kaplayan visseral periton, karın duvarını ve pelvik boşlukları kaplayan parietal periton ile devamlılık gösterir. Periton boşluğu, peritonun parietal ve visseral tabakaları arasındaki (sanal) boşluktur ve normal olarak az miktarda seröz sıvı içerir (periton günde yaklaşık 50 ml sıvı üretir). Karın organlarını kaplayan büyük bir kese olarak periton, karın içinde birçok noktaya bağlıdır, ancak yine de hareket kabiliyetini önemli ölçüde korur. Yetişkinlerde peritoneal yüzey alanı kişinin vücut alanıyla benzer olarak yaklaşık 1.7-1.8 m2'dir, ancak muazzam mikrovillus yapısı (mezotelyal hücre başına ≥300) düşünüldüğünde, toplam alan muhtemelen çok daha büyüktür. Bu geniş yüzey alanı, besinlerin, metabolitlerin ve gazların değiş tokuşunda yer alır, enfeksiyöz ajanlara karşı mekanik bir bariyer oluşturur ve doğal ve adaptif bağışıklık hücrelerinin, sitokinlerin ve kemokinlerin transferi yoluyla bir savunma hattı görevi görür. Belirgin bir periton kıvrımı olan ve “gastrokolik bağ” olarak da adlandırılan büyük omentum, abdominopelvik boşlukta enfeksiyon veya tümör yayılmasını sınırlamadaki rolü nedeniyle bazıları tarafından “karnın polisi” olarak anılmıştır. Bu benzersiz doğası nedeniyle omentum, herhangi bir abdominal malignitenin lokal yayılımı yoluyla sıklıkla hastalığa yakalanma riski taşır.

Peritoneal kanserler (diğer adıyla periton yüzey maligniteleri-PSM), heterojen bir tümör grubunu içerir. Bunlar, peritonun kendinden kaynaklanan (primer) tümörler veya intraperitoneal (sindirim ve kadın üreme sistemi) ve ekstraperitoneal diğer organ tümörlerinden peritona yayılım yapmış (sekonder) tümörler şeklinde olabilir. İkinci grup, peritoneal metastaz olarak adlandırılır ve “peritoneal karsinomatozis (PC)” olgularının %97’sini oluşturur (%3’ü ise primer). Aslında “dissemine peritoneal kanser” anlamına gelen ve ilk olarak 1931'de Sampson tarafından over (yumurtalık) kanseri hücrelerinin peritoneal stromal yüzeyin metastatik tutulumunun ayrıntılı açıklaması için kullanılmış olan PC terimi, günümüzde genellikle peritonun sekonder (metastatik) tutulumunu ifade etmek için kullanılır. Peritoneal disseminasyon bir sarkom nedeniyle ise karsinomatozis yerine bu kez daha spesifik olarak “peritoneal sarkomatozis”, ya da bir lenfoma nedeniyle ise “peritoneal lenfomatozis” denmektedir. Peritoneal sarkomatozis (PS), intraabdominal bir sarkomdan kaynaklanabilir veya ekstraabdominal sarkomlardan metastaz olabilir. PS'ye neden olan en sık tümörler gastrointestinal stromal tümörler (GIST'ler), liposarkomlar, leiomyosarkomlar ve anjiosarkomlardır. PC’nin diğer özel bir türü ise daha çok müsinöz apendiks tümörleriyle birlikte gelişen bir durum olan Psödomiksoma Peritonei (PMP)’dir.

Over (yumurtalık) kanseri, yumurtalıkların anatomik yerleşimi ve peritonla yakın teması ve yumurtalık epitel hücrelerinin peritoneal mezotel hücreleri ile embriyolojik gelişimsel devamlılığı nedeniyle, peritoneal metastaz vakalarının yaklaşık %45'inin nedenidir. Over (yumurtalık) kanserinden peritoneal metastazların bildirilen rölatif/göreceli insidansı %70 civarındadır. Bu oran diğer jinekolojik maligniteler için %10’un altındadır. Gastrointestinal maligniteler için, peritoneal metastazların rölatif insidansı, %15-43 (hem eşzamanlı hem de metakron metastazlar için) ile mide kanseri için en yüksektir. Kolorektal kanser için, senkron (eşzamanlı) peritoneal metastazların göreceli insidansı %5-15 ve metakron (sonradan) malign proliferasyon %20-50'dir. Tekrarlayan kolorektal kanserli hastaların yaklaşık %25'inde periton yüzeyleriyle sınırlı metastatik hastalık gelişir. Apendiks müsinöz tümörlerinde (apandisit dışı bir klinik tablo ile başvuranlarda daha yüksek oranda olmak üzere) olguların yarıya yakınında PMP saptanır. Non-endokrin pankreas kanserlerinin %9’unda ve GI-NET’lerin %6’sında tanı sırasında PC saptanır. Peritoneal metastaz gelişen en yaygın karın dışı kanserler ise meme kanseri, akciğer kanseri ve melanomdur. Bununla birlikte, bu kanserlerden periton metastazının gerçek insidansı düşüktür: örneğin, meme kanserli hastalarda %0,7 (ve olguların %82’sinde diğer bölge metastazları ile birlikte). Periton metastazlarının %3-4’ünde ise primer kaynak bulunamaz ve bu durumda primeri bilinmeyen peritoneal metastazdan söz edilir. Fakat bu kanaate ulaşmadan önce kapsamlı bir değerlendirme yapılmalıdır. Sugarbaker ve arkadaşları başlangıçta (preoperatif dönemde) primer kaynağın belli olmadığı olguların %36’sında laparotomide okült (gizli) apendisyal adenokarsinom saptandığını bildirmiştir. Peritoneal metastaz kaynakları:

1.İntraperitoneal organ kökenli peritoneal metastaz (%87)

  • Over (yumurtalık) veya tüp (%45)
  • Uterus (rahim)
  • Kolo-rektal
  • Mide
  • Pankreas (non-endokrin)
  • İnce bağırsak
  • Apendiks (PMP olgularının en sık kökeni)
  • Kolanjiokarsinom
  • Safra kesesi
  • GI-NET’ler (Nöroendokrin tümörler)
  • Mesane
  • Sarkomlar (GIS, Jinekolojik)

2.Ekstraperitoneal (peritonla ilişkisiz) organ kökenli peritoneal metastaz (%10)

  • Meme (en sık)
  • Akciğer
  • Melanom
  • Böbrek (Renal hücreli karsinom)
  • Lenfoma (NHL)
  • Sarkom (retroperitoneal, ekstremite, vb)

3.Primeri bilinmeyen peritoneal metastaz/karsinomatozis (%3).

185 ülkedeki verileri esas alarak küresel kanser insidansına ilişkin tahminler sağlayan GLOBOCAN kaydı periton kanserlerinin insidansını ayrı olarak kaydetmez. O yüzden elimizde peritoneal metastaz insidansına ilişkin global veriler bulunmamaktadır. Onun yerine, sadece belirli tümör tipine sahip hastalardaki peritoneal metastazların insidansını veya prevalansını bildiren kohort çalışmalarından gelen verilere sahibiz (örneğin, ABD’de kolorektal kansere bağlı peritoneal metastaz insidansı yüzbinde 2-3’tür). Ancak bazı ülkelerden peritoneal kanserlerin genel insidansı ile ilgili veriler sunulmuştur. Örneğin, Çek Cumhuriyeti'nde, 2012 ve 2016 arasında, primer peritoneal malignitelerin yıllık yaşa göre düzeltilmiş insidansı 1.000.000 kişide 4,36 ve senkron (eşzamanlı) peritoneal metastaz insidansı ise 1.000.000 kişide 99,0 olarak bildirilmiştir.

Genel olarak, peritoneal metastaz, primer tümör ileri bir aşamada olduğunda ortaya çıkar. Primer tümörün “T” evresinin ileri olması, bölgesel lenf düğümü tutulumu, olumsuz histolojik alt tip ve pozitif peritoneal sıvı sitolojisi, altta yatan primer tümörlerin çoğunda peritoneal metastaz için ortak risk faktörleridir.

BELİRTİLER, TANI & EVRELER

Peritoneal karsinomatozisli hastalar, altta yatan primer tümörün karakteristik semptomlarına ve spesifik olmayan semptomlara sahip olabilir. Bazen de peritoneal metastaz, elektif veya acil ilgisiz bir operasyon sırasında veya diğer endikasyonlar için uygulanan görüntüleme testlerinde rastlantısal olarak saptanabilir.

İkincil metastatik birikintiler, mikroskobik tutulumdan nodüllere ve hacimli hastalığa kadar değişebilir ve bu tutulumun derecesi ve yerleşimi semptomları belirler. Erken evrelerde hiçbir semptom olmayabilir veya diğer durumlara benzeyen belirsiz semptomlar olabilir. Daha sonraki aşamalarda, kanser sıklıkla aşağıdaki gibi semptomlara neden olur:

  • İshal veya kabızlık
  • Mide bulantısı ve/veya kusma
  • Karın ağrısı
  • Şişkinlik
  • Kilo kaybı
  • Fazla idrara çıkmak
  • İştahsızlık veya çabuk doyma hissi
  • Bağırsak tıkanıklığı
  • Asitle ilgili semptomlar: karın veya ayak bileklerinin şişmesi, nefes almakta güçlük, aşırı yorgunluk, sıvı birikmesinden kaynaklanan olağandışı kilo alımı, vb.

Peritoneal karsinomatozis ile ilgili en önemli iki klinik özellik, asit (peritonda sıvı birikmesi) ve bağırsak tıkanıklığıdır. Ancak bunlar klinik olarak hastaların %50'den azında bulunurlar.

Doktorunuz, peritoneal karsinomatozis olduğunu düşünürse, bunu doğrulamak için kan testi, görüntüleme testleri veya biyopsi yapabilir. Bazen de primer kanser için yapılan ameliyat sırasında peritondaki tümörler fark edilerek peritoneal karsinomatozis teşhisi konur.

  • Görüntüleme testleri: Peritonu tutan kanseröz lezyonlar bazen (ancak her zaman değil) Ultrason (kadınlarda transvajinal olan da dahil olmak üzere), CT (BT), MRI ve 18F-fluorodeoxyglucose (FDG) PET/CT ile görülebilir.
  • Tümör markerlar: CEA, Ca19.9, Ca125 ve Ca15.3 sıklıkla çalışılan tümör markerlardır. Fakat bu tümör belirteçlerinin hepsi normal epitelyal hücrelerden de üretilebilir ve bu yüzden belli non-kanseröz (benign) durumlarda da yükselmeler saptanabilir. CYFRA (cytokeratin fragments) ise sadece malign koşullarda yüksek miktarlarda bulunan tek tümör belirtecidir.
  • Gastrointestinal (GI) endoskopi: Kolorektal kökeni araştırmak için kolonoskopi ve mide kökenini araştırmak çin gastroskopi gerekecektir. Bu işlemler sırasında tümör, polip ya da kuşkulu alan görülürse biyopsi ya da polipektomi uygulanır.
  • Assit sıvısı incelemesi: Assit sıvısında tümör hücresi araştırılabilir (peritoneal sitoloji). Çoğunlukla “pozitif”, “negatif” veya “şüpheli” diye sonuçlar verilir. “Pozitif” olgularda bazen primer organ kökenine dair sitolojik bulgular elde edilebilir. Bazı araştırmacılar tümör markerlarının assit sıvısındaki düzeylerinin ölçümünün de tanıda faydalı olacağını bildirmiştir.
  • Tanısal/staging laparoskopi: Rutin pratik kullanımı için daha fazla kanıta ve kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır. Evreleme laparoskopisinin maksimum etkisinin, PCI'nin SRC ve HIPEC'e karar vermek için önemli bir kriter olduğu kolorektal, gastrik ve ovaryan peritoneal karsinomatoziste olacağını kabul etmek mantıklıdır. Laparoskopinin PMP'de (özellikle “diffüz peritoneal adenomüsinozis” varyantında) ve PCI’in yüksek olduğu durumlarda dahi SRC ve HIPEC'in mümkün olabildiği peritoneal mezotelyomada (PM) ve retroperitoneal yapıların tutulumunun tespit edilmesinin zor olabileceği nüks kolorektal kanserde daha az etkisi olacaktır.
  • Biyopsi: Peritoneal metastazın kesin tanısı, periton yüzeylerindeki (genellikle omentumdaki) tümöral oluşumlardan perkütan (ince iğne ya da tru-cut) ya da laparoskopik yolla (veya laparotomi sırasında) elde edilen biyopsi örneklerinin histopatolojik incelemesi ile konur. Bazen de, eğer saptanabiliyor ve ulaşılabiliyorsa, primer tümörden endoskopik (kolonoskopi veya gastroskopi) yolla elde edilen doku örneklerinden tanıya gidilebilir. Doğru tümör farklılaşması, derecelendirilmesi ve uygun tedavinin sağlanması için spesifik immünohistokimyasal (IHC) boyalarının kullanılması esastır. Primer peritoneal seröz karsinom (PPSC), BerEP4 için pozitiftir (epitelyal orijini gösterir). Malign mezotelyoma, BerEP4 için negatif ve kalretinin (mezotelyal orijini gösterir), sitokeratin (CK)-5/6 ve podoplanin için pozitif boyar. Metastatik adenokarsinomlar, kalretinin ve sitokeratinler için nükleer boyama göstermez. Üst gastrointestinal sistemden gelen tümörler CK-7 için pozitiftir. Buna karşılık, alt gastrointestinal sistemden gelen tümörler, CK-7 için negatif ve CK-20 ve CDX2 için pozitiftir.

Peritoneal metastaz, bazen primer peritoneal kanserler ve çeşitli granülomatöz ve non-granülomatöz tümör-benzeri lezyonlar ile karışabilir. Ayırıcı tanısında şunlar yer alır:

  • Primer peritoneal seröz karsinom (PPSC)
  • Malign peritoneal mezotelyoma (MPM)
  • Benign mezotelyal lezyonlar (benign kistik mezotelyoma, mezotelyal hiperplazi, peritoneal inklüzyon kistleri, vb): Benign kistik peritoneal mezotelyomalar nadirdir ve ağırlıklı olarak genç kadınlarda bulunur. Agresif cerrahi sonrası bile tekrarlama eğilimindedir; ancak bununla ilgili ölüm vakası bildirilmemiştir.
  • Peritoneal tüberküloz
  • Peritoneal sarkoidoz
  • Peritoneal histoplazmozis
  • Peritoneal melanozis ve diğer histiositik lezyonlar
  • Gliomatozis peritonei
  • Sklerozan peritonit
  • Peritoneal fibrozis nodülleri
  • Yabancı cisme bağlı granülomatöz peritonit
  • Peritoneal hemanjiomatozis
  • Dissemine peritoneal leiomiyomatozis.

Sekonder peritoneal kanserlerin (peritoneal metastazların) evrelemesi için geleneksel olarak kullanılan sistem Gilly klasifikasyonu (evrelemesi)’dir. Günümüzde ise daha çok Sugarbaker’ın geliştirdiği Peritoneal Kanser İndeksi (PCI) skorlaması ve bunun modifikasyonları kullanılmaktadır. Tüm sistemlerde evreler/kategoriler/gruplar/skorlar pre-operatif (radyolojik) ve intra-operatif (cerrahi) olmak üzere iki şekilde hesaplanabilir ve temelde amaç tedavi kararını yönlendirmede yardımcı olmak ve prognoz tahmininde bulunmaktır.  

Gilly Klasifikasyonu/Evrelemesi

  • Evre 0: Makroskopik hastalık yok
  • Evre I: Karnın bir bölümünde lokalize < 5 mm boyutunda malign lezyon/implant/nodül
  • Evre II: Lezyon < 5 mm'dir ancak tüm karına yayılmıştır
  • Evre III: Malign lezyonlar/implantlar/nodüller >5 mm, ancak <2 cm'dir
  • Evre IV: Çapı 2 cm'den büyük malign nodüller.

Peritoneal Kanser İndeksi (PCI) Skorlaması

Peritoneal kanser/karsinomatozis indeksi (PCI), 13 peritoneal bölgenin her birine bir lezyon boyut skoru (LSS) atanarak ve skorların toplanmasıyla belirlenir. Alınabilecek maksimum puan 39'dur. (Lezyon bölgeleri: 0-santral, 1-sağ üst, 2-epigastrium, 3-sol üst, 4-sol yan, 5-sol alt, 6-pelvis, 7-sağ alt, 8 -sağ yan, 9-üst jejunum, 10-alt jejunum, 11-üst ileum, 12-alt ileum). Bazı araştırmalar aşağıdaki PCI kategorilerini kullanır:

  • PCI 0-10: "çok sınırlı" periton hastalığı
  • PCI 10-20: "sınırlı" periton hastalığı
  • PCI 20-30: "orta düzey" periton hastalığı
  • PCI >30: "yaygın" peritoneal hastalık.

Rezektabilite için “cut-off” (sınır) PCI skoru, çeşitli çalışmalarda 15, 17, 20 veya 25 olarak alınmış olsa da genel olarak “20” kabul görmektedir. Bir çalışma, radyolojik PCI skorunun cerrahi PCI skoru ile karşılaştırıldığında %76 duyarlılığa, %69 özgüllüğe, %85 pozitif öngörü değerine ve %56 negatif öngörü değerine sahip olduğunu göstermiştir. Ek olarak radyolojik PCI skoru ≥20 olan hastaların %46'sında yine de yeterli sitoredüksiyon elde edilebilmiştir. Bu nedenle rezektabilitenin daha iyi değerlendirilmesi bazen bir evreleme/tanısal laparoskopi gerektirebilir.

Peritoneal Yüzey Hastalığı Şiddet Skoru (PSDSS)

American Society of Peritoneal Surface Malignancies (ASPSM), PCI ile klinik ve patolojik verileri birleştirerek “Peritoneal Yüzey Hastalığı Şiddet Skoru (PSDSS)” tanımladı. Buna göre PSDSS Evreleri (grupları):

  • Evre/Grup I: 2-3 puan
  • Evre/Grup II: 4-7 puan
  • Evre/Grup III: 8-10 puan (veya 2-10 puan + RAS mutasyonu)
  • Evre/Grup IV: >10 puan.

Bir diğer skorlama sistemi ise Dutch Basitleştirilmiş Periton Kanseri İndeksi (SPCI)'dir. Burada SRC-HIPEC ile devam edip etmemeye karar vermek için toplam skora ek olarak etkilenen bölge sayısı (toplam 7 bölgeden) kriter alınır. Etkilen bölge sayısı:

  • ≤2: “sınırlı” peritoneal hastalık
  • 3-5: “orta derecede” peritoneal hastalık
  • >5: “yaygın” peritoneal hastalık (SRC-HIPEC'e devam edilmez).

Son olarak; bir grup araştırmacı, peritoneal sarkomatozis’e spesifik olarak, American Society of Peritoneal Surface Malignancies’in tanımlamış olduğu Peritoneal Yüzey Hastalığı Şiddet Skoru (PSDSS)’den adapte ederek Basitleştirilmiş Peritoneal Sarkomatozis Skoru (SPSS) tanımladılar. SPSS grupları:

  • Düşük SPSS (SPSS-L): total skor 0-1 
  • Yüksek SPSS (SPSS-H): total skor 2-3  

TEDAVİ & SONUÇLAR

Tarihsel olarak, periton boşluğunda metastatik depozitlerin varlığı, küratif cerrahi tedavinin artık makul bir seçenek olmadığı, tedavi edilemez, ölümcül bir hastalık anlamına geliyordu. Daha yeni cerrahi teknikler ve tıbbi yönetim stratejilerindeki yenilikçi yaklaşımlar, son yıllarda hastalığın seyrini önemli ölçüde değiştirmiştir ve hastalıksız ve genel sağkalımda iyileşme sağlamıştır.

Yönetim stratejileri, peritoneal metastaza neden olan altta yatan primer maligniteye göre farklılık gösterebilir. Multidisipliner tümör kurulu genellikle perioperatif (neoadjuvant ve/veya adjuvant) kemoterapi, cerrahi ve intraperitoneal kemoterapi tedavi seçeneklerini ve tedavinin küratif mi yoksa palyatif niyetle mi olacağını değerlendirir.

Peritonektomi ile birlikte sitoredüktif cerrahi (SRC) ve hipertermik intraperitoneal kemoterapi (HIPEC) tedavinin temelini oluşturur. Sitoredüktif cerrahide, cerrah peritondaki ve bazı durumlarda yakındaki karın organlarındaki tümörleri çıkarır. Peritonektomi, peritonu çıkarmak için yapılan ameliyattır. Genellikle sitoredüktif cerrahiden hemen sonra uygulanan HIPEC, kalan kanser hücrelerini öldürmek için periton yüzeylerini (karın içini) ısıtılmış/sıcak kemoterapi ilaçlarıyla yıkar. HIPEC, yalnızca tam makroskobik sitoredüksiyon sağlandığında faydalıdır.

SRC, tümörün kaynaklandığı organın çıkarılmasına ek olarak karın ve pelvis boşluklarının örtüsü olan peritonun (peritonektomi) ve tümör yayılımının olduğu tüm komşu organların cerrahi olarak çıkarılmasını içerir. Omentumun (karnınızın önünü kaplayan yağ dokusunun), yumurtalıklar, fallop tüpleri ve rahmin (histerektomi ve bilateral salpingo-ooferektomi-TH-BSO) ve ince ve/veya kalın bağırsak bölümlerinin çıkarılması sıklıkla yapılan işlemlerdir. Bazen bağırsak rezeksiyonu, kalıcı veya geçici olabilen bir ostomi de gerektirebilir. Tümörün yayılmasına bağlı olarak, safra kesesi (kolesistektomi), dalak (splenektomi) ve mide (gastrektomi) dahil ancak bunlarla sınırlı olmamak üzere diğer organlar da çıkarılabilir. Güvenli bir şekilde çıkarılamayan organlar için (karaciğer gibi), cerrah tümörü yüzeyden sıyırır (örneğin, karaciğer kapsülektomi). SRC'nin amacı, görünür tüm tümörleri çıkarmaktır. 2,5 mm'den büyük kitle kalmamışsa rezeksiyon (sitoredüksiyon) “tam (komplet)” kabul edilir. Sitoredüksiyon Tamlık Skoru (Completeness of Cytoreduction Score-CCS):

  • CCS-0: Görünür tümör nodülü yok.
  • CCS-1: Sitoredüksiyondan sonra geride kalan tümör nodüllerinin çapı 2,5 mm'den küçüktür.
  • CCS-2: Kalan nodüllerin çapı 2,5 mm ile 2,5 cm arasındadır.
  • CCS-3: Sitoredüksiyondan sonra geride kalan tümör nodüllerinin çapı 2,5 cm'den büyüktür.

HIPEC, peritoneal malignitelerin küratif ve palyatif tedavisinde çığır açan ve son 30 yılda giderek yaygınlaşan bir bölgesel kanser tedavisidir. Isı ile kemoterapiyi birleştirerek gözle görülmeyen ya da küçük kanser odaklarının elimine edilmesini hedefler. HIPEC uygulanabilmesi için hastanın medikal/cerrahi performansının uygun olması ve cerrahi sonrası hastalık yükünün “minimal rezidüel hastalık” (en büyük kalıntısının çapı ≤2.5 mm) veya “mikroskobik” duruma getirilmiş olması gerekir. İşlem genellikle 2 giriş ve 2 çıkış kanülü üzerinden, 2-4 lt sıvı ile, ortalama 42°C ısıda çeşitli kemoterapi ilaçlarının karın içerisinde 30-120 dk süreyle kapalı bir ortamda sirküle edilmesi (dolaştırılması) şeklinde uygulanmaktadır. HIPEC, belli komplikasyon ve risklere (%15-20 ciddi komplikasyon ve %1-5 mortalite) sahip olsa da seçilmiş olgularda uzun süreli bir sağkalım sağlamaktadır. En sık kullanılan HIPEC rejimleri Cisplatin-bazlı, Mitomycin C-bazlı ve Oxaliplatin-bazlı rejimlerdir. Örneğin; “Amerikan Peritoneal Yüzey Malignite Derneği (ASPSM)” Düşük Doz Mitomycin C Rejimi:

  • 90 dakikalık HIPEC tedavisi için Mitomycin C dozu 40 mg/3 L
  • 3 L %1,5 dekstroz peritoneal diyaliz solüsyonuna Mitomycin C ekleyin
  • Mitomycin C'yi %1,5 periton diyalizi solüsyonuna 30 mg/3 L'lik bir dozda ve ardından 60 dakikada 10 mg ekleyin.

Peritoneal metastaz, başka bir tümörden yayılan ileri bir invaziv kanser formu olduğundan tedavisi zor olabilir. Cerrahi uygulanamayan veya cerrahi ile yeterli düzeyde tümör azaltılması yapılamayan çoğu tümör, kemoterapi ve diğer sistemik tedavilerle çok fazla küçülmez veya hiç küçülmez. Bu nedenle doktorlar semptomları yönetmek, ağrıyı hafifletmek ve yaşam kalitesini artırmak için palyatif bakıma odaklanır. Tedavi edilemeyen veya tedaviye yanıt vermeyen olgularda aşağıdaki klinik tablolar ve komplikasyonlar gelişir:

  • İnatçı assit 
  • Başırsak tıkanıklığı
  • İdrar yolu tıkanıklığı
  • Malign plevral effüzyona bağlı nefes darlığı
  • Gastrointestinal motilite bozukluğu
  • Pulmoner emboli
  • Peritonit
  • Üst GIS kanaması (özofagus varislerine bağlı), hepatik ensefalopati ve refrakter asit gibi portal hipertansiyonla ilgili komplikasyonlar.
  • Enterik fistül.

Tedavi Başarısı & Prognoz (sonuçlar)

Hayatta kalma oranı, tümörün tipi, boyutu ve biyolojik aktivitesi gibi birçok faktöre bağlıdır. PC için güncel olarak kullanılan prognostik göstergeler şunlardır:

  • Primer kanserin tipi: Bilinmeyen bir primer tümörden peritoneal metastazın prognozu kötüdür. Bu nedenle, çabalar primer tümörü saptamaya ve tanımlamaya odaklanmalıdır, bu da tedavinin prognostik faydalarını potansiyel olarak artırır. PC'nin hayatta kalma oranları ayrıca birincil tümörün yerleşim yerine göre farklılık gösterir; pankreas kökenli en kötüsüdür (ortalama 2.9 ay), ardından sırasıyla gastrik, kolorektal ve yumurtalık kökenli tümörler gelir.
  • Histolojik alttip: Olumsuz histolojik alttipler kötü prognoza sahiptir.
  • Eşlik eden asit ve hepatik metastaz varlığı negatif sağkalım faktörleridir.
  • Hastanın klinik semptomları: Şiddetli semptomlar olumsuz sonuçlarla ilişkilidir.
  • Gilly evresi
  • Peritoneal kanseri/karsinomatozis indeksi (PCI) skoru: PCI sağkalım (hayatta kalma) için en iyi göstergedir. Kolorektal kanserlerde ve over (yumurtalık) kanserinde >20 ve mide kanserlerinde ise >10 PCI skoru, SRC ve HIPEC uygulanan hastalarda bağımsız bir kötü prognostik faktör olarak tanımlanmıştır.
  • Sitoredüksiyon tamlık skoru (CCS)’na dayalı sitoredüksiyon başarısı: 0/1'lik bir CCS'nin bağımsız bir prognostik faktör olduğu gösterilmiştir.
  • HIPEC tedavisi uygulanıp uygulanmaması  

*Peritoneal metastaz ve peritoneal metastaz cerrahisi hakkında daha detaylı bilgi almak için güncel web sitemiz oncosurgery.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

 **HIPEC (Sıcak kemoterapi) hakkında daha detaylı bilgi almak için güncel web sitemiz oncosurgery.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.